28 Ocak 2011 Cuma

NEYE LAYIKSIN?



Çok eski bir fıkra vardır. 

Gazetecinin biri bir köye gitmiş, röportaj yapacak. Girmiş köyün kahvehanesine, yaşlı bir amcaya yaklaşmış. "Laiklik nedir?" diye sormuş. Amca cevap vermiş. "Layiklik, camiye layık olanın camiye, kerhaneye layık olanın kerhaneye gitmesidir"

Gerçekten de, Hz. Muhammed'in, "Her halk layık olduğu şekilde yönetilir" sözünün vulgarize hali gibidir bu fıkra. Burada amacım, politika ile ilgili konuşmak değil ama gerçekten neye layık olduğumuzla ilgili konuşmak. Mesele, çok yönlü olsa da ben bir tek yönü üzerinde durmayı tercih ediyorum bugün.

Biz gerçekten neye layığız? Türkçe yazılışı ile Karma yani Kharma, Sanskritçe'de K'r' yani etmek, eylemde bulunmak kökünden geliyor. Kısaca bize "ne ekersen onu biçersin" diyen karma, acaba bize gerçekten hak ettiğimizi mi veriyor? Benim cevabım evet. Okuyanlarda soru işareti oluşmuş olabilir. Ama bildiğim tek şey, daha önceki yazılarda da bahsettiğimiz gibi, insan aklının, karmanın ya da romantik tabiri ile evrensel adaletin büyük resmini göremeyecek kadar küçük olmasının bizim bunu anlamamıza engel oluyor olması. 

Ama, başlangıçtaki fıkra üzerinden, ya da hadisten yola çıkarsak; bizler çoğu zaman layık olmadığımız şeylerin düşünü kuruyor ve bunlar olmadığı için mutsuz oluyoruz. 

Bulmak istediğimiz şekilde bırakmadığımız tuvaletlere girdiğimiz zaman insanların kabalığından, cahilliğinden ve pisliğinden yaka silkiyoruz. 

Oysa, biz de herkes gibi layık olduğumuzu yaşıyoruz. Başkalarını aldatmakta beis görmediğimiz halde, başkaları bizi aldattığında sinirleniyoruz. Kendimize ve çevremize karşı adaletli olmadığımız halde adaletli bir devlet ve adalet bekliyoruz. 

Hû!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder