27 Ocak 2011 Perşembe

BHAGAVAD GİTA - İLAHİ EZGİ

Ganesha demişken, Hindistan'a selam vermişken, Bhagavad Gita'yı anmamak olmaz. 

Bilmeyenler için özet geçecek olursak, Bhagavad Gita, Hintlilerin uzuuun destanı Mahabharata'nın içerisinde, iki ailenin bir krallığı paylaşmasını anlatan bir bölümdür. Kitap, savaş alanında, yanındaki kör krala savaşı anlatan anlatıcı ile açılır. İsimleri, dilimize bir hayli yabancı gelen bir şecere çıkarma aşamasından sonra, vurdulu kırdılı bir savaş kitabı okumayı beklerken, kitap tıpkı bir lotus gibi, kat kat açılarak, gerçek anlamda bir kutsal kitap olma vazifesini yerine getirir ve karşılıklı soru ve cevaplar içeren var oluşu ve kurtuluşu anlatan bir metne dönüşür.

Elbette açılış, bu savaşta akrabalarına ve arkadaşlarına karşı savaşmak istemeyen Pandava ailesinin prensi Arjuna'nın, hocası Krişna'dan aldığı cevap ile başlar. Krişna'ya göre; bilge kişinin ne ölen, ne yaşayan için acı çekmesine gerek yoktur. Çünkü insanın içindeki sonsuz ne ölür, ne de öldürülür. Krişna ruhun ölümsüzlüğüne vurgu yaparak, Hinduizm'in ve Budizm'in temel felsefesi olan yeniden doğuş meselesine geri döner ve "Doğmadan önce her şey görünmezdir. Ölümden sonra da görünmez olur. Yalnızca iki görünmez arasındayken görünür hale gelir" diyerek yeniden doğuşu ve yeniden doğuştan kurtulmanın yollarını anlatmaya başlar. 

Yeniden doğuş, İslamiyet'te reddedilmekle birlikte kimi tasavvufi mezheplerde üstü kapalı şekilde ele alınmış bir meseledir. Hatta ve hatta Rumi'de dahi bunun izleri görülür. Buna karşı çıkanlar olacaktır elbet ama ne demiş hazret: "Deniz ne kadar büyük olursa olsun, kova alabileceği kadar alır"


Hû!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder